Süreyya Ağaoğlu Türkiye’nin ilk kadın avukatıdır. 1948’de
Berlin, Milletlerarası Hukukçular Komisyonu üyesi olmuştur, Hür Fikirleri Yayma
Derneği, Türk-Amerikan Üniversiteler Derneği ve Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları
Derneği’nin de kurucusudur. Gelelim bu başarılı kadının hikayesine.
1903’te Azerbeycan’da doğan Süreyya, ünlü düşünür ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu’nun
kızıdır. Lise yıllarında koyar avukat olmayı kafasına fakat bu o kadar kolay
olmayacaktır.
Liseyi bitirip Hukuk fakültesine başvuru yapmak ister ancak
o dönemlerde kız öğrenci olmadığı için üniversitenin rektörü olan Haldun Taner’in
babası Selahattin Bey’e başvurur. Odaya girip istediğini söylediğinde önce alay
konusu olur fakat peşini bırakmaz ve kendisi gibi avukat olmak isteyen üç
arkadaşını daha götürünce fakültenin kapıları açılır.
İstanbul Hukuk
Fakültesinden mezun olduktan sonra ailesinin yanına Ankara’ya döner ve Adalet
Bakanlığı’nda staja başlar. Ancak zorluklar bitmemiştir. Bu seferde öğle
yemekleri sıkıntı olmaya başlamıştır çünkü o zamanlarda Ankara’da yemek
yenebilecek tek bir İstanbul lokantası vardır. Ve bir kadının burada yemek
yemesi hoş karşılanmayacağından bir süre idare etmek zorunda kalırlar. Ancak
bunun böyle gitmeyeceğini anlar ve iki arkadaş bir gün lokantaya gider. Ahmet
Ağaoğlu’nun kızını tanıdıkları için lokantadakiler yüzüne bir şey söyleyemez
ama arkalarından konuşmaya başlarlar. Bu dedikodular dönemin başbakanı Rauf Bey’e
kadar ulaşır. Rauf Bey Ahmet Ağaoğlu’na bir telefon açarak durumu bildirmek
zorunda kalır. O gün Süreyya eve geldiğinde onu bekleyen babasıyla karşılaşır
ve babası ona lokantaya bir daha gitmemesini bunun uygun olmayacağını söyler.
Bu duruma oldukça içerlenen Süreyya birkaç gün sonra misafirliğe gelen Atatürk
ve eşi Latife hanıma bu konu açılınca olayı tüm çıplaklığı ile anlatır. Ancak
Paşa’dan istediği cevabı alamaz babasının haklı olduğunu söyleyince şaşırır.
Ertesi gün stajdayken Süreyya’ya haber gelir paşanın onu beklediğini
ve yemeğe götüreceğini söylerler. Heyecanla aşağıya inen Süreyya oldukça
şaşkındır. Atatürk, Latife Hanım’ın onu öğle yemeğine beklediğini söyler ve
birlikte giderken arabayı durdurur ordan geçen bir milletvekiline yarın
lokantaya herkesin eşiyle birlikte gelmesini söyler. Bu olayla şaşkınlığı artan
Sürreyya işin aslını Latife Hanım’dan öğrenir. Aslında Atatürk’ün bu olaya çok
kızdığını ama Ahmet Bey’in yanında onu rencide etmemek için söyleyemediğini
anlar. Ertesi gün lokantaya yemeğe indiğinde milletvekillerinin eşleriyle yemek
yediğini görür. Ve o tarihten sonra Atatürk ve Süreyya Ağaoğlu bir kadının lokantada
rahatça yemek yiyebilmesine öncülük etmiştir.
Çok Teşekkürler,Yılmaz Özdil'in "Mustafa Kemal" kitabında da bu konuya değinilmişti ve bence Atatürk'ün ne kadar ileri görüşlü ve eşitlik yanlısı bir lider olduğunu bir kez daha kanıtlayan çok hoş bir olay.
YanıtlaSil