8 Ocak 2017 Pazar

Unutulan Bir Mucit ve Görçek


Adını çok fazla duymadığımız bir mucidin hikayesidir bu. Tabi ‘Görçek’ten bahsedeceksek Sunay Akın’ı anmadan edemeyiz. Sunay Akın’ın Görçek gösterisini duyanlarınız vardır. İşte orada bahsedilir bu hikayenin kahramanından ve görçekten. Peki görçek diyoruz da nedir bu görçek? Oraya da geleceğiz ancak biraz daha sabır rica ediyorum sizden... Bende bu hikayeyi Sunay Akın’dan öğrendiğim için hikayeye sevgili Akın’ın bir sözüyle başlamak istiyorum.

"Hafızasını kaybeden milletler yok olmaya mahkumdur.." diyor Sunay Akın. Adını çok az duyduğumuz ve anılarını yaşatmadığımız birçok kahraman, biliminsanı,  sanatkar olduğunu düşünürsek pekte haksız sayılmaz doğrusu. Bizi yok edenin bu olmaması ve tüm bu başarılı insanların yeni umutlara vesile olması dileğiyle diyor ve izninizle hikayeye giriş yapmak istiyorum.

Unutulan bir mucit demiştik başlıkta önce ondan bahsedeyim biraz. Mucidimizin adı Emrullah Ali Yıldız’dır. Emrullah Ali cumhuriyetin ilk pilotlarındandır.
Birçok çalışması ve başarısı olmasına rağmen birçoğumuz ismini bile duymamışızdır maalesef ki. 1909 yılında Bursa’da dünyaya gelen Yıldız 17 yaşına geldiğinde Tayyare Cemiyetinin desteği ile İstanbul Yeşilköy’de ki Tayyare Makinist Mektebine girer ve 1927’de birincilik ile mezun olarak okulunu bitirir.  1934 yılında ‘Bursa Yelkenlisi’ adlı planür çalışmasıyla Bursa Havacılık Kulübünün kurulmasını sağlar ve kulübün kaptanı olur. Bursa Yelkenlisi Yıldızın ilk başarısıdır ve tamamiyle kendi imkanlarıyla gerçekleştirmiştir.  Bu başarısının üzerine Türkkuşu’nda ve Rusya’da eğitimlere gönderilir. 1936-1941 yılları arasında THK Türkkuşu’nda uçak planör pilotluğu, paraşütçülük/model uçak eğitimleri vermeye başlar. Kariyeri artık yükselişe geçmeye başlamıştır.
Türkkuşu öğretmeniyken öğrencisi Sezai Göksu ile birlikte ikinci bir başarıya imza atar. 12 Haziran 1938  tarihinde havada 14 saat 20 dakika kalarak yeni bir dünya rekoru elde etmişlerdir.

Şimdi biraz tarihe dikkat çekmek istiyorum. Bahsettiğim bu yıllarda büyük bir savaştan çıkmış ve Cumhuriyetin yeni ilan edildiği bir ülke söz konusu. İstiklal Savaşı'nı kağnılarla yapan Genç Türkiye Cumhuriyeti, 1923-1940 yılları arasında, Eskişehir Tayyare Tamir Fabrikasında tamamen yerli malı, tam 394 uçak imal etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti o yıllarda uçak yapımında Fransa'dan sonra Avrupa ikincisidir. Üretilen bu uçakların satılmadan önce kontrolden geçmesi gerekecek değil mi ? İşte bu kontrolleri Türkkuşları yapıyordu. Kontrolü yapanlardan biri de Emrullah Ali’dir. Bir gün fabrikaya THK adına uçakların kontrolü için gönderilir. Uçakların başarılı olduğunu söylemesine rağmen THK uçakları almaktan vazgeçmiştir.

Daha sonra 1940 yıllarında otomatik paraşüt açma mekanizması üzerinde çalışmalara başlamıştır. Filmlerde mutlaka gördüğümüz ve bildiğimiz bir icattır bu aslında . Biraz düşünelim hani uçak düşerken pilot kurtulmak için otomatik paraşüt açılır ya … Hatırladınız mı ? İşte o mekanizmayı icat eden kişi Emrullah Ali’dir. Çalışmalarını THK ‘ya götürdüğünde ise başarı belgesi verip gönderirler . Çünkü THK‘ ya göre maddi imkansızlıklar yüzünden seri üretime geçilemeyecektir. Bunun üzerine icadın patenti bin dolar gibi bir rakama ABD Patent Enstitüsü'ne satılır. Ne trajedi ama!

Bir de kendi ağzından okumak gerekirse diğer icatlarını söyle der Emrullah Ali :
" Evet bir çok icatlarımın yanında model uçak motoru imalatım da vardı. Bunlara çok emek verdim. Ama kıymet bilen olmadı... Helikopter patentini de 1956'da aldım. Ancak ona da ilgi duyan olmadı. Dikey kalkış yapan Harrier'e benzer bir patent çalışmam daha olmuştu. İlgisizlik nedeniyle bunu da değerlendiremedim. Sonraki yıllarda Harrier uçağını görünce içim sızladı!..."
Şunu söylemek gerekir ki tüm bu çalışmalarına ve icatlarına rağmen Emrullah Ali’nin çok az bir kişi tarafından biliniyor olması da bizim içimi sızlatıyor !

Gelelim ‘Görçek’ in ne olduğuna …
Emrullah Ali Yıldız hava çalışmalarının yanında Bursa’da kardeşleriyle bir süre fotoğrafçılık yapmıştır. İstanbul’a geldiğinde de Galatasaray’da bir fotoğraf stüdyosu açar. Bu stüdyo diğerlerinden farklıdır. Çünkü Yıldız bu stüdyoya kurduğu sistemde kendi kendinizin fotoğrafını çekebiliyorsunuz. Tanıdık geldi mi ? Resim çektirmek isteyen içeri giriyor ve boy aynasının karşında pozunu verdikten sonra basıyor düğmeye şak fotoğrafı çekiliyor. Aynayla sağladığı bu sistem için kapıya bir tabela asıyor Yıldız ‘GÖRÇEK’ sizin bildiğiniz  selfie , TDK’nın özçekim dediği … Hayır efendim ne selfie ne de özçekim onun adını Emrullah Ali Yıldız ‘GÖRÇEK’ koymuştur.






Son olarak tekrar hatırlatalım ‘Hafızasını kaybeden milletler yok olmaya mahkumdur.’  

Emrullah Ali Yıldız gibi nice değerli insanları unutmamak ve unutturmamak dileğiyle…




1 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim bu değerli bilgi için,gerçekten okuyup öğrendikçe aslında bildiklerimizin adeta devasa bir kumsaldaki ufacık kum tanesi zerreciğinden fazla olmadığı gerçeğiyle bir kere daha karşılaşıyoruz,o yüzden okumanın ve öğrenmenin hayat boyu devam eden bir süreç olduğunun farkında olmak önemli diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil